Konuşmacı elinde bir taşla sahneye çıkar ve kalabalığa sorar; “bu taşa kaç para verirsiniz?” Kalabalıktan sadece birkaç el kalkar 1 lira, 2 lira. Konuşmacı devam eder “peki bu taşın Berlin Duvarı’ndan bir parça olduğunu söylesem?” Salondaki dinleyiciler arttırmakta birbiriyle yarışır: 200 lira 500 lira! Konuşmacı bir şey daha söyler “bu taş aydan geliyor desem?” Salonda eller birer birer iner ve uğultu oluşur: “Olmaz, öyle şey o kadar da değil” özetinde tepkiler gelir. Konuşmacı gerekli mesajı vermiştir…
İş hayatı söz konusu olduğunda günlük yaşamda bazen öyle iş arayan insanlara denk gelirsiniz ki “bu kişi neden iş bulmakta zorlanıyor?” diye şaşırmaktan kendinizi alamazsınız. Türlü açıklamalardan sonra en sonunda işsizliğinde bile bir hikmet bulmaya çalışıp işin içinden çıkamazsınız.
Açıklamakta zorlanmak bakımından masanın diğer tarafında da durum farklı değildir. İşsizliğine şaşırılan bazı adaylar benzer soruları kendisine sorar “10 numara CV’im var ama neden iş bulamıyorum?” Aday özgeçmişinde kusur bulamayınca çoğu kez önce görüşme yaptığı şirkete sonra sektöre sonra ekonomiye en nihayetinde de ülkeye “suçu” atar. Hâlbuki ortada bir suç yoktur. Sadece bazı noktaları daha iyi anlamak gerekir.
“Tecrübeli ve tercihen önemli şirketlerle çalışan” bir “Head Hunter” danışmanlık şirketi çalışanı olarak konu hakkındaki tespitlerimi moda olduğu üzere 10 maddede paylaşmak istiyorum:
- Ben yöneticiyim: Özellikle bir şekilde yurt dışı tecrübesi olan adaylar Türkiye’de kendilerini direkt olarak yönetici kabul ediyorlar. Eğer aday yurt dışında da yöneticilik yaparak gelmişse burada en azından iyi şartlarda orta düzey yönetici olmayı bekler. Fakat Türkiye’de özellikle “operasyon” işlerine de hâkim olmayan yönetici plazanın dışına çıkamaz ve masa başında kalırsa işinden olur. Teori ile pratik bizim ekonomimizde hiç uyuşmaz!
- Dil biliyorum daha ne olsun: Eskiden söze girerken “küreselleşen dünyada” deyince bir havası vardı; artık yok. Dil bilmek önemli mi; önemli. Ancak ne kadar önemli, adayı ne kadar vazgeçilmez kılar; bilinmez. Şimdi moda iki yabancı dil. Yine de uyarayım 1.500₺ maaşa iki dil bilen personel arayan şirket sayısı hiç az değil.
- Aşırı özgüven: Yine yurt dışında vakit geçirmiş veya iyi üniversitelerden mezun kişilerin başlıca problemi. Sürekli “nasıl başarılı oldum” öyküleri anlatan aşırı özgüvenli aday, işe alımcıda “bu iş, bu adayı tatmin etmez” havası oluşturabiliyor ve genellikle bu sebepten aday eleniyor.
- Fazla meziyet: Bazı adaylar iş görüşmesine deste deste sertifikayla geliyorlar. Deyim yerindeyse kollarında 10 tane bilezik oluyor ama hiç biri altın değil. Sayısız günübirlik sertifika yerine seçilmiş bir kitleyle alınan eğitim veya hiç olmadı bir voleybol derecesi bile daha kıymetli; en azından takım oyununa vurgu yapar. Unutmamak gerekir ki; kimse muhteşem olamaz. Olsa iş aramaz…
- Mülakatçıyı alt etme güdüsü: Çok duyarım; “x şirketine gittim karşıma birini çıkardılar o sormadan her şeye cevap verdim. Kadını resmen bitirdim!” Peki sonuç: “biz sizi ararız dediler hala arayacaklar.” Süper cevaplı kahramanlar genelde şirket içi huzura tehdit olarak algılanır, mutlak bir iticilik oluşturur. Bu kişilerin müşterilerle sorun yaşaması da ihtimal dahilindedir.
- Şirketinize güveniyorum ben önceki iş yerimde…: En önemli hatalardan biri. Eski şirketin ispiyonlanması. Yarın öbür gün başvurulan şirket benzer bir muhabbetin konusu olmak istemez. Eğer eski şirket bir rakipse mülakatçı genelde daha çok bilgi almak için adayı konuşturur fakat sonuç olumsuz olur.
- Hiç başarısız olmamış olmak: Ünlü kişisel gelişim öğütlerindendir; denemezseniz başarısız olmazsınız. Bazı adayların her attığı hedefi vurması, her zaman en doğru karar alması bir soru işareti. Başarısızlıklarla övünmek abartılmadığı sürece sorun yok.
- Saplantılı kurumsallık beklentisi: Bir kaç önemli şirket dışında Türkiye’de kurumsallığını tam oturtmuş bir şirket yok. Bu şirketlerin sayısı önümüzdeki 10 yıl katlanarak artacaktır ama mülakata “kurumsallık ölçer” ile gelen adayların bu kadar süreye tahammülü var mı bilemem. Şirketten bütün beklentilerini kusursuz bir kurumsallık çerçevesinde anlatmak ve beklemek gerçek tablo ile uyuşmayabilir.
- Teklifleri değerlendiriyorum: Bu cümle adayı kesinlikle daha değerli kılmaz. Aday kendisini müzayede etmek ister ama şirket, alternatifi zaten hazır adayı işe almak istemeyebilir. Dolayısıyla nasıl ki aday başka şirketlerle de görüşüyorsa şirkette başka adaylarla görüşüyordur.
- Çok önemli referanslar: İnsan kaynakları sektörüne girdiğimden beri eğer referanslardan telefon rehberi yapmaya kalksaydım ülke siyasetine yön veren birçok kişiyi rehberime kaydedebilirdim. Adaylar referanslarına “arayıp sorulabilir” kişileri yazmalı. Aksi havalı değil; gayri ciddi duruyor.
Kişisel gelişim balonunun etkisi veya Y kuşağı gibi açıklamalar getirilebilir yukarıda anlatılanların sebebi olarak ama temel problem adayların kendisini aşırı pazarlayarak ters pazarlama sınırını geçmeleri.
Gerçekçi olun; samimi durun. İş size kendiliğinden gelir…
1 Ocak 2015
1 Comment
Hepsi bi noktaya kadar sonrası hikaye . Ben 3 yabancı dil biliyorum, birbiriyle bağlantılı olmak üzere iki farklı iş alanda da tecrübelerim var toplam 5 yıl , yurtdışında çalıştım ve hepsinde de orta düzey yöneticiydim hatta tekinde ülke sorumlusuydum . Türkiyede 3 aydan beri geri dönüş alamadım özellikle titizlikle inceledim yaptıklarımla alakalı başvurular olsun diye. Bence türkiyede kurumsallık yanında Avrupa’daki o Human Resources olayı Türkiyede yok ancak olsa olsa Personel şefi olur hepsi.