Bir teorim var.
Hepimiz şirketleşiyoruz.
Yazar, iş dünyasıyla kafayı bozdu diye düşünmeyin.
Örneğin; pazarlama departmanımız var.
Yok mu?
Facebook, Twitter, Instagram, Linkedin…
Efendim onlar kişisel.
Kişisel pazarlama!?
İşe girerken sosyal medya platformlarımız etkili oluyorsa bu profillerin ticari bir karşılığı olması mantıklı olmaz mı?
Kendi PR'ımızı yapmamız toplam bir faydaya denk gelmiyorsa neden bu kadar çabamız?
"Fikirlerimiz, onları taşıyacak kudrette olduğumuz nispette bizimdirler."
Mahur Beste, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın diğer eserlerinin deniz feneridir. Diğer eserlerinde söylediği her şeyi birer parça olarak bu eserde bulabilirsiniz. Nitekim Huzur ve Sahnenin Dışındakiler romanlarında doğrudan "Mahur Beste"ye atıflar vardır.
Romanda olaylar değil; şahısların ön plana çıktığını görüyoruz. Kişilerin olaylar karşısındaki düşünceleri kurdukları bağlamlar okuyucuyu etkisi altına alıyor. Tanpınar, insanın en hassas hislerine ustalıkla dokunuyor. Aile bağları başta olmak üzere eşya dahil bağlandığımız herşeye dokunuyor eser.
Tanpınar'ın diğer eserlerinde de görebileceğimiz gibi metnin ana fikrinde tanzimat sonrası "modernleşme" olgusunun bireyin dünyasına etkileri gözleniyor. Gerek medeniyet anlayışına yapılan göndermelerde gerekse din ve sosyal yaşam ilişkisine yönelik görüşlerinde bunu görmek mümkün.
Tim Burton filmlerinden bana göre en iyilerinden biri olabilir. Gerçek hikayelerin ve kitapların sinemaya aktarımına insan ister istemez bir ön yargı ile yaklaşıyor. Ya gerçeklik eksik kalıyor ya da önemli detaylar atlanabiliyor.
Bu filmde Amy Adams ve Christoph Waltz karşılıklı güzel bir oyun sergiliyorlar. Konu dağıtılmamış, mesajlar abartılı değil. Dram yüklenebilecek yerler bile hafifçe geçilmiş. Müziklerde, Lana Del Rey sevenler içinse ayrı bir tat bırakabilecek bir yapım. Filmin konusu şöyle;
Son bir yıldır CV incelerken veya mülakatlarda Y kuşağı olarak tabir edilen yaş grubunun yetenek, yetkinlik ve vaatlerine yönelik notlar aldım; gözlemlerde bulundum ve sonuçlarını sektörün içinden arkadaşlarla sık sık paylaştım.
Konu hep dönüp dolaştı, Y kuşağının “vizyon” olarak nerede durduğunda kilitlendi.
Y kuşağı için kısaca günümüzün 28-30 yaş altı gençleri dersek hedef kitleyi yeterince geniş tutmuş bir tanım ortaya koyabiliriz sanırım.
Y kuşağı denilen kitlenin diğer kuşaklardan en önemli farkı; küçük yaşlardan itibaren bilgisayar kullanması ve dolayısıyla bilgiye erişim de bir önceki nesle göre avantajlı olmalarıdır.
Böylece “bilgili olmanın” özgüveninin yerini Y Kuşağı’nda “bilgiye erişmek” aldı.
Deney, gözlem ve tecrübe ihtiyacı sosyal medya kanallarından sağlanıyormuş gibi yapılıyor.
Bilgi edinmek kolay olunca başarıdaki emek faktörü es geçiliyor.
Son Yorumlar