Kurum itibarını kim temsil eder denilince akla genellikle CEO’lar geliyor ve yapılan araştırmalara göre CEO'ların itibarı kurum itibarının %50'sini oluşturuyor, hatta geçiyor.
CEO itibarının şirketin de itibarını temsil ettiğini bilmek veya düşünmek çok sıra dışı bir durum değil. Ancak konunun sadece CEO ile bittiğini düşünmek saflık olur. Hiyerarşik olarak alt kademelere inildikçe durum hassas dengede devam ediyor.
Genel müdür yardımcıları, direktörler, müdürler… Hepsi kurumlarını bir noktada temsil ediyor. Bu insanlarla temasa geçen kişi kötü anılarla ayrıldığında sadece yöneticinin değil; kurumun da puanını veriyor.
Sosyal medyanın da yaygınlaşmasıyla birlikte kurum itibarı ile çalışan itibarı arasındaki organik bağ sözleşmelerle korunmaya başlandı. Birçok kurum artık çalışanlarıyla “sosyal medya etik sözleşmesi” imzalıyor. Yani durum ciddi.
Örneğin; genel müdürü sevilen ama insan kaynakları direktörü sevilmediği için çalışılmak istenmeyen şirketlere rast gelmek tesadüf değil. Veya kurumsal iletişim yöneticisi sevilmediği için ajansların uzak durduğu şirketler her gün konuşuluyor.
Şahsi tecrübelerim içerisinde böyle kurumlar var. Hatta insan kaynakları bölümüyle iş görüşmesi "saygısızlık" sebebiyle iyi geçmediği için o kurumun ürünlerini kullanmayı bırakanları tanıyorum. Tedarikçisi/iş ortağı olduğu kurumla sıkıntı yaşayıp benzer tepkileri gösterenler de var.
Kurumun dışa bakan pozisyonları için durum daha ince bir hal alabiliyor.
Örneğin; basit gelebilir ama garsonlar.
Kaliteli olduğunu düşündüğünüz yeme içme mekanlarını gözünüzün önüne getirin.
Garsonları da kaliteli değil mi?
Ürünleri iyi olan yerler, çalışan kalitesinde sınıfta kalınca ürünleri de yenik sayılıyor.
Kaç yere çalışanları kaba diye gitmeyi bıraktınız?
Bu yerlerin hepsi bir süre sonra kapanıyor. Gözlemlemek bedava.
Çağrı merkezi çalışanı saygısız olan şirket hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yakın zamanda bir yerde okudum mantıklı buldum; örneğin havayolu şirketiyseniz ve servis yaptığınız tepsi de bardak izi varsa müşteriniz uçakların güvenliği konusunda endişe edebilir. Sonuçta tepsi de, uçak motoru da kontrol işi.
Çok insan tanıyorum ve ben de onlardan biriyim; gıda alışverişi yaptığım yerin çalışanı sigara içiyorsa bir daha oradan alışveriş yapmamaya gayret ediyorum.
Hastanelerde hemşireleri düşünün; bir kan alma işlemini çıplak elle yapıp sonra elini yıkamasa "ne olacak hemşirenin hatası" mı dersiniz yoksa kurumu gözünüzde mimler misiniz?
Bir lokantada aşçının yere düşen sebzeyi doğrudan yemeğe kattığını görseniz?
Sosyal medyadan örnek verelim; genel müdürünün tuttuğu takımı küfürlü bir şekilde savunduğu bir şirkette çalışma konusunda kendinizi ne kadar güvende hissedersiniz?
Biraz daha genişletelim; bir siyasi partinin şubesine gittiğinizde size kötü davransalar; oy verme tercihiniz etkilenir mi, etkilenmez mi?
***
Her ne kadar 2000'li yıllarla birlikte değişen pazarlama anlayışıyla birlikte söylediklerimin farkında olunsa da hata kaldıran bir konu olmadığını sıklıkla hatırlatmakta fayda var.
Çalışan/kurum itibar ilişkisi önemsenmezse sonuçları en başta ticari olur ve bu da şirketlerin var oluş amacının tam anlamıyla tehdit eder.
Çözüm için birçok öneri olabilir ama kendi mesleğim penceresinden bakacak olursak, oluşabilecek itibar riskini en aza indirmek için adayın kurumla ilk temas kurduğu "işe alım" noktasına odaklanmakta fayda var. İşe alım görüşmesi esnasında adayın kendi itibarıyla ve itibar kavramı ile ilgili yorumları sorulabilir ve herkese açık sosyal medya profillerinden bir görü elde edilebilir.
Alternatif olarak adaya uygulanacak psikometrik testler vs. bir derece etkili olsa da kurum kültürünün yazılı hale getirilerek tüm çalışanlar tarafından uygulanması ve işe giriş mülakatından itibaren adaylara benimsetilmeye çalışılması en etkili yöntem olacaktır.
Kurumsal iletişim tarafında önleyici olarak çalışmalar yapılabilir, kriz senaryoları üzerinde çalışılabilir.
Ücret politikası ve mesai saatlerinde yapılacak düzenlemeler, yan haklar, personelin mutluluğunu arttıracağı için kurumu sahiplenme oranı artacaktır. Dolayısıyla itibar riskleri düşecektir.
***
Başlıktaki sorumuzun cevabına dönecek olursak; “evet çalışan itibarı, kurum itibarını bitirebilir.” Hem de çok hızlı ve acımasız bir şekilde.
Ek: Konuyu araştırırken internette karşılaştığım bir vaka
Yurtiçi Kargo ile ilgili şikayetler fiyat politikası, pazarlama yöntemleri veya başka kurumsal argümanlar üzerinden değil; çalışanlar üzerinden ağırlıklı olarak gelmesi tesadüf değil. İnternette ciddi bir kitle gönderisini "yurt içi kargo" ile yapan e-ticaret şirketlerine savaş açmış durumda.
http://t24.com.tr/video/paketleri-tekmeleyip-firlatan-yurtici-kargo-calisanlari-kamerada,508
No Comments