Uzmanlıklar çağındayız. Her işin, her şeyin uzmanı var. Uzmanlıkları belirleyen ise “deneyim” değil; akademik nosyon. Pozitif bilimlerde dahi -kendimce şerh düşebilirim ama- kabul edilebilir olan “akademik” alt yapı şartı, diğer bilimlerde neredeyse olmazsa olmaz görülüyor.
Akademik kariyeri boyunca öğrenciler, bir taraftan eğitim sistemini, okulunu ve hocasını eleştirirken bir taraftan da aynı sistemin parçası olmak için kıyasıya rekabet ediyor. Gün gelip “hoca” olunduğunda ise “uzman” saygınlığı apoleti doğal olarak takılıyor çiçeği burnunda hocalarımıza. Biz faniler de “üretilene” değil “unvana” bakarak saygıda kusur etmiyoruz.
Uzmanlıklar da pek tabii uzman görüşlerini getiriyor.
Moda uzman görüşü konusu “diyet” üzerine. On binlerce diyetlerle ilgili içerik internette geziyor. Haftada birkaç defa haberlerde “a diyeti, b beslenmesi” vs. akıp gidiyor. Şimdilerde de “neden diyetler işe yaramıyor?” kitap ve haberlerine denk gelmeye başladık; hayırlısı.
İkinci sırada ise “çocuk yetiştirmek” var. Kilo problemi olanlar kadar aksiyonu güçlü bir kitle olmasa da çocuk yetiştirme konusu birçok ailenin dikkat ettiği meselelerden. Peki, hassasiyet olur da uzmanı olmaz mı?
Uzmanların ne dediğine geçmeden birkaç paragraflık parantez açalım.
Geçtiğimiz sene annem, o zaman 2 yaşındaki kızıma reklam izleterek yemek yedirdiğinde; “anne, reklam izleterek yemek yedirirsen çocuk hem besinleri tam alamıyormuş hem de obez oluyormuş” dedim. Annem; “abini seni ve kardeşini hep reklamlarla yedirdim bir sorununuz var mı?” dedi. “Yok” dedim…
Yine annem şu anda 1 yaşında bile olmayan küçük kızıma farklı şeyler tattırırken devreye girdim; “anne şimdi sen böyle yapıyorsun ama farklı şeyler yedirmek çocuğun bağırsaklarına etki ediyor oradan da astım hastalığına kadar birçok şeyi tetikliyormuş dedim. Cevap aynı; siz de bir sorun var mı?
Hakikaten, hamdolsun önemli bir sorunumuz yok. Çok şükür üç kardeş olarak sağlıklıyız. Mesleklerimizde genel kabul görmüş bir başarı düzeyimiz ve düzenli aile hayatlarımız var. Küçük yaşlardayken de belli konularda örnek gösterildiğimizi hatırlıyorum. Yani en azından şahitler ve deliller incelendiğinde kayda değer bir sorunumuz yok.
Annem ve babam lise mezunu. Bizi yetiştirmekle ilgili ekstra bir kitap bile okumamışlar. Tek referansları büyükleri olmuş.
Gelelim bu yazıya ilham veren konuya ve uzmanlara.
İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Şahin, sosyal medya hesabında çocuklarını “Aşkım”, “Sevgilim” diyerek seven ebeveynleri uyararak, “Yeterince sevilmemiş veya ilgi görmemiş olabilirsiniz ama siz gene de çocuklarınıza ‘aşkım’ demeyin, terapiye gidin” dedi.*
Yazının devamı korku filmi gibi; sadece bu hitap şeklinden yola çıkarak; duygusal ve cinsel istismar, çocukla erotizm ilişkisi vs. uzayıp gidiyor. Yazıda sadece fiziksel temasla ilgili bazı noktalara hak vermek durumundayım. Geri kalanı son derece tartışmalı.
Eline sazı alanın Türkü söylemesi gibi “profesör” beyefendi döktürmüş.
Dünün müthiş bilimsel araştırmalarına dayanan araştırma sonuçları ve tehlike uyarıları, bugünün sağlık tavsiyesine dönüşmüş durumda. Kaldı ki bu durum sadece gıdada değil; fizikte de böyle, biyoloji de de… Deney ve gözleme dayalı pozitif bilimlerde dahi “gerçekler” değişebilirken, psikolojideki bu rahatlığın kaynağı nedir acaba?
Başka “uzman” yazılarıyla da birleştirdiğimizde çocuk yetiştirmekte bana “mükemmel yanlışlar(!)” yapıldığını görüyorum. Ben ve kardeşlerim çoktan hayattan kopmuş, obez, solunum yolu ve sindirim hastalıkları olan psikolojisi çökük hasta bireyler olmalıydık. Ne kadar korkunç bir ailem varmış diyorum bu yetişkin çağımda. Ama utanç değil; gururla.
Kendi kızlarımla ilgili de yaptığım hemen hemen her şey yanlış “uzmanlarımıza” göre. Çok şükür yeme içmeden hitap etmeye ve ikili ilişkilerimize kadar her şey çok yanlış! Süper hatalar yapıyorum ve kızlarımı çok seviyorum. Dikkat ettiğim iki nokta var; biri “örnek olmak” diğeri ise “kaliteli vakit geçirmek.”
Tek tip çocuk yetiştiren eğitim sistemini eleştirip hemen ardından tek tip çocuk yetiştirme dayatması yapan “uzman profesörlere” aldırmayın. Takıldığınız yeri annenize sorun. Başınız sıkışırsa babanızı arayın. Hala hayattayken kıymetlerini bilin.
Yazının başlığı mı?
Bilmem ki, uzmanına sormak lazım.
No Comments