Browsing Category

Blog

Edebiyat

Yazarın Ölümsüzlüğü I: Cervantes

19 Ocak 2014

Don Kişot bir asilzade; bir şövalyedir. Hayatı da hisleri gibi karışık; ne olduğundan, kim olduğundan kendi de emin değil. Kesin olan saplantısıdır şövalyelerle dolu hikâyelere. Okuduklarına uyanmak için kıvranır yatağında. “Seyahat” diyen de çıkmamıştır kendisine ama sabah atına atladığı gibi yola koyulur. Düşman kötülerdir ama o sadece kötülere değil; gerçekliğin demir perdesine de çeker kılıcını. Perdeyi yırtmak, yel değirmeni savaşçısı için elbette mümkün olmaz fakat açtığı gedikten yüz yıllar boyunca hayal dünyasının vadileri izlenir.

Cezayir’de esirlikten dört defa özgürlüğe kaçar. Beceremez; kaçmayı da ölmeyi de. Sonra İstanbul’dadır Cervantes, satılacaktır bedenlerin esir pazarında. Bekliyor alıcısını; kölesi olacağı köleyi. Nasıl kurtulmuş bilen yok; şans. Yaralıdır. Şükür ki zihninden değil sol kolundan. İtalya’da kanundan zor kurtardığı elini Osmanlı topundan kurtaramaz. Yetmez, iki de kurşun yüklenir bedenine.

Şairliği bırakıp kalem yerine kılıcı eline alan Cervantes, hiçbir savaş meydanına ait olamaz. Edebiyat kaçağını asker olmak yıldırır, dayanamaz insan öldürmenin kuşattığı duyguların cephesine ve neden sonra Don Kişot, Sancho Panza’yı da alır düşer yollara. Continue Reading…

İnsan Kaynakları

Y Kuşağı ve Orta Yaşlı İstihdam Sorunu

14 Ocak 2014

Ben küçükken duyduğum tek bir kuşak tanımlaması vardı o da 68 kuşağıydı. Ancak günümüze gelindiğinde dijitalleşen çağ, bize başka kuşak tanımları da armağan etti.

Yeni “çağ” kuşak tanımları belirlenirken çıpa olarak “dijitalle muhataplık düzeyi” alındı ve X,Y,Z kuşakları kavramı ortaya çıktı. Çok geçmeden dijitalin, her alanın surlarını hızla delip geçtiği bu dönemde sanallık üzerinden yapılan tanımlamalar gerçek hayatta da kullanılır oldu.

Tabloya biraz daha yakından bakarsak, tarihte hiç bir kuşak arasında mesafenin bu kadar açıldığı görülmemiştir. Kuşak çatışması dediğimiz şey günümüzde kuşakların savaşına dönüştü. Zira artık orta noktayı bulmak eskisine nazaran biraz daha zor gözüküyor. Bu durumun iş gücü piyasasına yansımasıysa kaçınılmaz oldu ki yazının ikinci kısmında bu konuya değineceğim. Continue Reading…

Blog, Edebiyat, İnsan Kaynakları, İş Dünyası

Piyasa Değerimiz

02 Mart 2013

Büyük yazarlardan Dostoyevski’nin Cinler kitabında bir diyalog vardır. Bilenler hatırlar; ailenin dindar yönünü temsil eden kadın, inancın öneminden ısrarla söz eder. Karşısındaki roman kahramanı inancının maddi değerini sorar. Kadının “benim inancım parayla ölçülemez” cevabına karşılık, ana karakter “o zaman hiçbir değeri” yok diye yanıt verir.

1872 yılında usta yazar, batı düşüncesinin Rus insanına etkisini anlattığı eserde bu diyalog nedense çok sarsıcı gelmiştir bana. Tabii ki başımıza gelen her şeyin ve olası mutsuzluğumuzun sebebi “alçak kapitalist sistem ve onun yandaşları(!)” ama insan düşünmeden edemiyor bazı şeyleri. Continue Reading…

Düşünce

Yeni Nesil Paranoyak Davranış Modelleri

21 Kasım 2010

Devir değişiyor, devran dönüyor. Her şeyin moderni türüyor. Yeni çağın getirdiği manevi rahatsızlıklar bile ikinci bir reenkarnasyon geçirerek ilginç şekillerde karşımıza çıkıyorlar. Ben bunlara çoğu kez kişilik bunalımı bazen de 3. Nesil davranış modelleri diyorum.

Sırayla gidecek olursak; yeniçağın Birinci Nesil paranoyak davranışlarında, telefon çaldığında arkasından olumsuz konuştuğumuz birinin veya alacaklımızın aradığını düşünerek telefona düşman gibi bakardık. Numara gösterme özelliği o zamanlar ev telefonlarında yaygın olmadığı için görüşmek istemediğimiz insanlardan ilk sesi aldıktan sonra “aloooo, alooo… Yanlış aramış galiba…” silahını kullanırdık. Continue Reading…