Browsing Category

Blog

Blog, Düşünce

Onaylanma İhtiyacımız Üzerine

28 Ağustos 2018

Genel olarak kabul etmediğimiz doğrudur ancak hepimizin başkaları tarafından onaylanmaya ihtiyacı vardır. Kimilerine göre, ister doğuştan gelen bir dürtü olsun, isterse kişilik bozukluğu; onaylanmanın gerçekliği reddedilemez. Sanattan, felsefeye, iş yerinden okul yaşamına kadar yaptığımız her şeyi diğer insanların “onayına” sunarız.

“Onaylanırsak” güzel, burada problem yok. Onaylanma’dığımızdaysa yaptığımız şeylerin pek çoğunun bir anlamı olmadığını düşünüyor olabiliriz. Bu bağlamda onaylanma konusu birçok disiplin tarafından incelenmiş bir konu.

Literatüre dayanmadan, tamamen bana göre; iki tip onaylanma var. Birincisi toplumsal, ikincisi bilimsel. İkisine de kısaca değineceğim.

Toplumsal onaylanmanın içerisinde aile ve sosyal çevre gibi gruplar sayılabilir. Bu gruplar günlük yaşantımızın bir parçası. Bilimsel onaylanma ise; akademik kanattan geliyor ve ne iş yaptığımızla yakından ilgili. Continue Reading…

Blog, İnsan Kaynakları

İşe Girişte Network’ün Sonu mu Geliyor?

08 Nisan 2018

Çevremde iş dünyasından arkadaşların bana sıkça sorduğu bir soruyu ben de arkadaşlarıma sordum; “işe alımda referanslara önem veriyor musunuz?” Fakat bu sorunun geçerli bir soru olmadığını hızla fark ettim; adayların verdikleri referanslar genellikle “danışıklı dövüş” şeklinde oluyor. Soruyu; “kendinizin veya çalışanlarınızın ‘network’ü üzerinden alım yapıyor musunuz?” olarak değiştirdim. İstatistiksel analizlere vs. girmedim ama KOBİ’lerde araştırdığım oranın %40 olduğunu söyleyebilirim. Yani KOBİ’lerde “network” üzerinden işe alımlar %40 dolaylarında. Peki neden?

Temel gerekçe; “güven.”

“Güven” günümüz iş dünyasında çok sık irdelenen bir kavram. Güven, kavramı başka kavramlarla yan yana geldiğinde tercihler tartışmalı bir boyut kazabiliyor. Örneğin; kurumların güvenilir bir personeli iyi bir iş teklifini “profesyonel” olarak değerlendirip üzerindeki birçok işi boşa düşürüp işten ayrılabiliyor. Veya acil ihtiyaç halinde “profesyonellik” gereği “görev tanımı” dışına çıkmak istemiyor ve sorunlar yaşanabiliyor. Birçok yönden örnekler verilebilir ve bu örneklerin güven kavramıyla ilişkisi tartışılabilir. Continue Reading…

Blog, Düşünce

İnsan Olmanın Çelişkisi ve Tutarsızlığı

13 Aralık 2017

İnsan olmak tutarsızlıktır. Bu tespit çoğu insanı rahatsız eder. Belki de doğamız gereği, başkalarının tutarsızlıklarını izlemek daha kolay gelir. Yine de bu tutarsız olduğumuz gerçeğini gizlememize yetmez. Sıradan bir gün içerisinde dahi onlarca defa tutarsız’ızdır. Örneğin; ofiste çay almak için masamızdan kalktığımızda kahve kokusuna yenik düşebiliriz. Veya bir lokantada sadece ana yemek için masaya otururuz ama arkadaşımız çorba içerse biz de bir tane söyleriz.

İş yerinden eve giderken kaç defa kendimize söz vermişizdir; “eve gidince kitap okuyacağım” diye. Kaç defa tutabilmişizdir peki? Hatta sevdiğimiz bir diziyi izleme planımız dahi çoğu kez yorgun göz kapakları tarafından sessizce imha edilmiyor mu?

Bunlar basit örnekler olabilir, “ne var yani” denebilir ama biraz daha sert örnekler de bolca mevcut. Sonuçta bize sempatik gelen değil; sarsıcı fikirler hayatımıza yön veriyor.

Muhtelif bir mecliste özel hayatın gizliliğine dair mükemmel bir nutuk attınız. Hatta modern insanı müthiş bir iştahla eleştirdiniz sonra aklınıza gelen özlü sözü Twitter’da bir güzel paylaştınız mı? Hatta ve hatta farkında olmayabilirsiniz ama çalışmalarını, ilişkilerini, gittiği yerleri ve başarılarını Facebook’ta paylaşmayan biri zihninizde pasif, işe yaramayan hayata katkı sunmayan biri olarak kodlanıyor. Üstelik bu anlayışımızı sosyal medyanın kişilik üzerindeki olumsuz etkisi üzerine konuştuktan sonra “bizim Ahmet de hiçbir kayda değer iş yapmıyor boş boş yaşıyor” diye cümle içerisine yerleştirebiliyoruz. Continue Reading…

Blog, İnsan Kaynakları

Yeni Personelinizi Tanımak İçin İpuçları

01 Ekim 2017

 

Yaklaşık 4 yıl bir haber/yazar sitesinin genel yayın yönetmenliğini yaptım. Bu süreç içerisinde 200’e yakın yazar başvurusunu değerlendirdik. 50’yi aşkın yazarla çalıştık. Ancak bir problem vardı ki uzun süre çözemedik. Kabul ettiğimiz yazarların başvurularında talep edilen iki yazının kalitesi çok yüksekken sonraki ilk yazıları vasat oluyordu. Bir süre sorunu analiz ettikten sonra problemin çözümünü keşfettik; iki yazı talep ettiğimiz için yazar adayı “en iyi” iki yazısını yolluyordu. Biz de aslında “en iyi” iki yazıya bakıyorduk. Üçüncü yazının iyi olacağının garantisi yoktu.

Bu tecrübe ileriki yıllarda işe alımda kulağıma küpe oldu. Mülakatta adayın “en iyi” halini görüyor “en iyi” cevapları alıyoruz. Peki ya sonrası? Gerek kurum için gerek “head hunter*” çalışmalarımızda çözümler üretmeye çalışsak da kaynağı insan olan bir iş için tam bir çözüm ürettiğimiz söylenemez. Sadece riski azaltmakla ilgili bazı tüyolar edinebildik. Continue Reading…