The Revenant, Türkçe ismiyle Diriliş çok beklendi ve ilk çıktığı günden itibaren Di Caprio için “bu sefer olacak” yorumları yapıldı altın heykelciğin fotoğrafının altında. Beklendiği gibi oldu; bu sefer oldu!
Filme bakacak olursak; genel anlamda durağan, öngörülebilir ve sürprizlere yer olmayan bir yapıda. İşin içinde Caprio olunca insan otomatik olarak bol aksiyon bekliyor. Bu beklenti filmin yarısından sonra “sonu kesin şöyle biter” fısıltılarına bırakıyor yerini. Spoiler: sonu “öyle” bitiyor.
Di Caprio’nun oyunculuğu ve mekan tasarımları dışında filmde kayda değer bir şey görmek zor. Doğanın içerisinde gerçekten muhteşem canlandırmalar yapılmış. Filmin diğer bir ağırlık noktası, Dark Night’da Bane karakteri ile zirve yapan Tom Hardy’yi filmde hak ettiği ölçüde göremiyoruz. Yardımcı erkek/kadın oyuncu ödülü ise “ayı”ya verilebilirdi. Doğrusu filmden geriye kalan yegâne etkileyici sahne “ayı sahnesi”.
Yönetmen Iñárritu’nun diğer filmleri de benzer. Aslında bir yönetmen üslubu ile karşı karşıya olduğumuzu düşündüğümüzde eleştirilerin bazıları parantez içine alınabilir.
Filmin alt metni okunduğunda; ABD’nin Kızılderili politikalarına ve kapitalizmin ne pahasına olursa olsun yayılmacı mantığına genel bir eleştiri olduğu söylenebilir. İçerisinde “Kızılderili” geçen hemen hemen her filmde, “üzgünüz, hatasız kul olmaz” samimiliğinde bir günah çıkarmayı görüyoruz; bu film için de aynısı geçerli. Aynı kurgu “zenci” filmlerinde veya “Vietnam” konulu yapımlarda sık sık işleniyor. Büyük resme baktığımızda Hollywood, Amerikan günahlarını filmleştirip, masallaştırma konusunda tebliğ edilmemiş bir misyon yerine getiriyor olabilir. Ve tabii dünyaya göktaşı çarpacağında veya uzaylılar istila edeceğinde panik yapan, karşı koyan, milyarlarca dolar harcayan ülke olduğunu da unutmamak gerek.
Di Caprio Oscar’ını alıp evine gitsin, Kızılderililer kusura bakmasın.
Tanrı Amerika’yı korusun!
IMDB Sayfası
Yönetmenin diğer filmleri:
Yönetmenin Wikipedia Sayfası
No Comments